Yrd. Doç.Dr. Çağdaş Öğüç
(ARUCAD Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı)
Gösterişçi tüketim, satın alınan ürünlerin başkaları tarafından görülmesini teşvik eden bir tüketim şeklidir. Bir ürünün, sınıfsal durumun gösterilmesi ve/veya sosyal bir mesaj vermek amacıyla satın alınması, gösterişçi tüketim süreçlerinin ortaya çıktığı olgulardır. Bireyin, toplumdaki prestijini arttırmak amacıyla gösteriş yaptığı göz önüne alındığında, bireyin egosunu yükseltmek maksadıyla yaptığı tüm alışverişi de gösteriş tüketimi bağlamında gözlemleyebiliriz. Veblen (1934: 71) tüketimi sosyal etmenler kıstasında ele alarak, tüketicilerin aldığı ürünü, o üründen fayda elde etmekten öte, toplumsal statüsünü göstermek için elde etmek istemesi olarak niteler. Veblen’e göre, insanlar, aynı amaca hizmet edecek iki arabadan daha pahalısını satın almanın bireye ek bir değer de kattığını ifade eder. Bu ek değer toplumsal statünün ve bireyin gücünün diğerine gösterilmesidir. Bu açıdan bakıldığında, satın alınan ürün doğal görevini yerine getirirken aynı zamanda gösterişçi tüketimin bir parçası olarak tüketim malzemesi haline de getirilmektedir.
Gösteriş Tüketimi, tüketim süreçlerinden farklılık göstererek, bireyin ihtiyaç olarak hissettiği şeyi satın alması değil, başkalarının gözünde değer kazanması ve sınıfsal statüsünü gösterebilmesi için yapılmaktadır.
Piyasaya sürülen ürünler, erişilmesi için çabalanan ve erişildiği andan itibaren gösterilmek üzere pazarlanan bir yapıya bürünmektedir. Veblen’e göre zenginlerin, zenginliklerini gösterebilmek amacıyla yaptığı tüketimi yapabilmesinin yegâne yolu israftır. İnsan, kültürel bir varlıktır. İnsan ilişkiler üzerine benliğini küçüklük yaşlarında kavrar ve doğasını ona göre şekillendirir. Kültür, ekonomik koşullar üzerine şekillenir. Bireyin alışkanlıklarını revize etmesi ekonomik bir zorlama olsa da, kültürel bir ürün olduğu gerçeği de kaçınılmaz bir gerçekliktir. Dolayısıyla, burjuva sınıfın yaşam standartları, alt sınıfların erişm ek istediği bir yaşam biçimi olarak karşımızda durmaktadır. Kapitalist sistem, en yoksullar da dahil olmak üzere tüm sınıfların tüketim süreçleri içinde olmalarını emreder. Tüketim süreçleri, temel ihtiyaçların karşılanmasından sonra, mal ve ürünlerin satın alınabilmesi kendini sürekli olarak hissettirir. İlke olarak sınırsız oranda, daha da fazla mal tüketilebilmesi için, sınırsız satın alma… Her ekonomik sınıf, bir üstteki sınıfta yer almak için çabalamaktadır. O sınıfta yer alınmasa bile, o sınıftaymış gibi görünmek için toplumlar üst sınıfın harcama alışkanlıklarını taklit etme yolunu tercih etmektedir.
Tüketim süreçlerinde olanlar, insani ihtiyaçların öne çıkması değil, üretilen ürünün elden çıkarılması ve o üründen maksimum kar elde edilmesine dayalıdır. İhtiyaç; toplumsal bir içerik ve işlev taşımaktadır. Ancak gösteriş tüketimi, çoğunlukla üzerlerinde bireyin neredeyse hiçbir denetiminin olmadığı dışsal güçler (piyasa güçleri, medya, bilim ve uzmanlık vs.) tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle, hiçten var edilen ihtiyaç, bireyin varoluş koşullarının yeniden ürettiği kendi ihtiyaçları olmaktan öte, sistemin varoluşu için ortaya çıkan ihtiyaçtan olmaktan öteye gidememektedir.